Boğaziçi Üniversitesi (Sinema) Kulübü anonim yazıştırma yeri.

8 Kasım 2009 Pazar

DEMİRKUBUZ'UN YENİ FİLMİ KISKANMAK HAKKINDA



Efendim, bir süre önce bu bloğu açmış bulunuyoruz. Dedim ki, kimse yazı göndermeye yanaşmıyor, kimse eni konu düzgün, tam bir yazı hazırlayıp göndermiyor. Ama bu sitenin tek amacı bizim yazılarımızı yayınlamak değil, aynı zamanda beğendiğimiz yazılardan oluşan bir kaynak yaratmak. İlk yazı olarak Sabah’ın Pazar eki muhabiri Olkan Özyurt’un Demirkubuz röportajını göndereyim dedim. Demirkubuz sinemasını anlamak açısından yeterli nüveler taşıyan bir yazı. Buyurun, afiyetle…



http://sabah.com.tr/Ekler/Pazar/Guncel/2009/11/08/sinema_gercek_olmayan_hicbir_seyi_affetmez

Sinema gerçek olmayan hiçbir şeyi affetmez
OLKAN ÖZYURT
08.11.2009
Usta yönetmen Zeki Demirkubuz yeni filmi Kıskanmak'ta güzelliği çirkinin gözünden sorguladığını söylüyor. Yönetmen dönem filmi çekmesinin bir ayrıntı olduğunu belirtip "Benim umrumda olan, bir filmi çekme sebebimin benim aklıma, zekâma, kişiliğime dayalı olması ve ortaya bir mesele koyma imkânı vermesi," diyor
Zeki Demirkubuz'la Kader filmi vesilesiyle konuştuğumuz zaman, filme esin kaynağı olan hikâyeye çok eskiden tanık olduğunu anlatmış ve Kader'i 90'lı yıllarda çekmek istediğini ama birtakım nedenlerden dolayı çekmediğini söylemişti. Yeni filmi Kıskanmak'ın da benzer bir hikâyesi var. Biraz da sonradan keşfedilen Nahid Sırrı Örik'in aynı adlı romanından sinemaya uyarladığı film, aslında Demirkubuz için birtakım yenilikler de barındırıyor. Öncelikle Kıskanmak'ın dönem filmi olması, yönetmenin bir yapımcıyla çalışması yeni olan kimi unsunlar. C Blok'tan beri genel olarak dar bir ekiple çalışmayı tercih eden ve film çektikçe kamera arkasındaki birçok işi tek başına üstlenmeyi seven, ki Bekleme Odası'nda kamera önüne de geçti Demirkubuz, bu sefer ekibini geniş tutmuş. Açıkçası bu da Demirkubuz cephesinde bir değişime işaret ediyor. Fakat Demirkubuz'un sinemayla kurduğu ilişkide bu yeniliklerin pek de önemi yok. Çünkü kendisi, "Benim umrumda olan, bir filmi çekme sebebimin benim aklıma, zekâma, kişiliğime dayalı olması ve ortaya bir mesele koyma imkânı vermesi," deyip bu yeniliklerin kendisi için birer ayrıntı olduğunu söylüyor. Kıskanmak'ta yeni olanlar dışında kalanlar Demirkubuz takipçileri için alışılageldik unsurlar. Malum, edebiyatla çok sağlam bağları olan bir yönetmen. Dostoyevski'ye olan düşkünlüğü biliniyor, ki Kıskanmak'ın bir sahnesinde göndermesi bile var. Daha önce Albert Camus'nün Yabancı kitabını Yazgı adıyla sinemaya uyarladığı düşünülürse Kıskanmak'ın bir edebiyat uyarlaması olması Demirkubuz takipçilerini şaşırtmadı. Yine diğer filmlerinde olduğu gibi insanı anlamamız için ortaya birtakım ağır, yüzleşilmesi gereken meseleler koyuyor: kıskançlık, çirkin olmak, güzellik gibi... Dönem filmlerinde alışık olmadığımız bir atmosfer yaratıyor, sinematografik olarak daha titiz kadrajlar koyuyor önümüze. Antalya Film Festivali'nde Altın Portakal alan Nergis Öztürk, Berrak Tüzünataç ve Serhat Tutumluer'in başrollerini oynadığı filmin setine geçen Aralık ayında gittiğimizde Demirkubuz Kıskanmak'ın öyküsünü anlatmıştı.

- Kıskanmak kitabını uyarlama fikri sizin için yeni değil. Nasıl gelişti süreç?
- Kitap 1990 başlarında çıkmıştı. Çıktığı zaman alıp okumuştum ve kafamı karıştırmıştı. Hatta o zaman iki arkadaşım vardı, biraz asistanım gibiydiler. Onlara kitabı okuyup bir özetini çıkartın demiştim. Çünkü kitabın çok karışık bir yapısı var. Bence kitabın handikabı da bu. Bana göre yazar gereksiz olan birçok meseleyi bir kitapta anlatmaya çalışmış. Onun için özeti görüp tekrar üzerine düşünmek istedim. İşte o hengâmede Masumiyet falan araya girdi, bu proje bir kenarda kaldı. Sonra 1998 yılında tekrar okudum. İkinci okuduğum zaman kafamda bazı şeyler netleşti ve oturup 160 sayfalık bir senaryo yazdım. 2000 yılında filmi çekmeye niyetlendim. Film için mekân bakmaya bile başlamıştık. Ama bir yapımcıyla çalışma duygusuyla hesaplaşmadığım için vazgeçtim. En son iki üç yıl önce Eskişehir'den dönerken 'yıllardır sürüyor bu proje, artık yapalım' istedim. Filmi kitabın döneminde çekmek istedim. Günümüze uyarlamayı da düşündüm. Ve yine vazgeçtim projeden.

-Kıskanmak'ta nasıl bir yol izlediniz?
- Romanın ana fikrini aldım ve bir yığın bölümünü de dışarda bıraktım. Mesela romanı seven, iyi bilen insanlar tarafından bunun tartışılacağını düşünüyorum. Bazı olaylara değinmemiş gibi yaklaşımlarla karşılaşacağımı biliyorum. Romandan bağımsız hayli fazla sahne yazdım. Bir serbest uyarlama diyebiliriz bunun için. Ama sinema için yapılabilecek şey de buydu.

-Siz, kitabın aksine kıskançlığın nedensiz olabileceğinin altını çiziyorsunuz ve güzelliği sorguluyorsunuz...
- Ben kıskanma duygusunun romandaki gibi nedenli olduğunu düşünmüyorum. Onun için bu duygunun kitaptaki somut nedenlerini ayıklamaya çalıştım. Bunun yanı sıra güzellik meselesini de sorgulamak istedim. Çünkü güzel veya çirkin olmak insanın iradesinde olan bir şey değildir. Ama bunun üzerine hayatlar kuruluyor, acılar, zalimlikler, eksiklikler yaşanıyor. Ben daha çok bununla ilgilendim. Çünkü buradan yola çıkılarak Tanrı bile sorgulanabilir. Beni neden böyle yarattın diye bir sorguya girebilir insan. Seniha çok sağlam kişilikli bir kadın. Hiçbir şeyin sorgusundan kaçmıyor. Ama Tanrı ona çirkinlikle ilgili başka bir şey vermiş. Burada, insan bilincine göre, insanın doğasındaki adaletsizlikle ilgili başka bir şey var. Bunu öne sürmeye çalıştım.

- Bir şöyleşinizde beni mutsuz insanlar daha çok ilgilendiriyor demiştiniz. Bu düşünce mi Seniha'yı keşfetmenize vesile oldu?
- Seniha diğer kahramanlara göre daha çok anlaşılması gereken, anlaşılmaya daha çok muhtaç bir insan. Çirkin, kurumuş ve evde kalmış. Diğer normal ya da güzel insanların bütün özlemlerine sahip ama bunları yaşayabilmesinin koşulları yok. Burada bir trajedi var. Bu benim anti kahraman yaklaşımıma da daha uygun. Bir de güzelliği çirkin bir kadının iç dünyasından sorgulamak istedim. Çünkü böyle filmler sinema tarihinde yok. Ayrıca Seniha gibi insanların daha sorgucu olduğunu, hayatla daha farklı ilişkiler kurduğunu ve insan doğasını anlamak adına bize daha çok bilgi verdiğini düşünüyorum. Bence böyle bir kaderi yaşamak zorunda olan insanların yerinden bakmaya daha çok ihtiyacımız var. Eğer bir hukuk sistemini anlayacaksak, avukatın ya da iyilerin dünyası yerine sanırım bir katilin, suçlunun gözünden anlamaya çalışmaya daha çok ihtiyacımız var

TUTUNAMAYANLAR 'I HİÇBİR ZAMAN ÇEKMEYECEĞİM
- Kader'den sonra Kor adlı bir filmin çekimlerine başladınız ve iptal ettiniz. Ne oldu da çekmediniz Kor'u?
- Bir sürü sebebi var. Bir iki özel sebebi var ama onları hiçbir zaman söylemek istemiyorum. Ama en net sebebi kendimi iyi hissetmemem. Çok büyük emekler vererek yazdığım, çok sevdiğim bir senaryoydu. Dört gün çekim yaptık. İyi bir film olmayacağı duygusu geldi. Projeyi iptal edip, çektiklerimi de yaktım.
- Sizin bir ara Tutunamayanlar kitabını uyarlayacağınız konuşuldu. Var mı böyle bir niyetiniz?
- O bir gazetecinin uydurması. Yok öyle bir proje. Aklımın ucundan bile geçmedi. Ama Tutunamayanlar'ı seven insanlar benim böyle bir uyarlama yapacağımla ilgili bir bağ kuruyor. Zannederim ki hiçbir zaman Tutunamayanlar'ı çekmek gibi bir girişimim olmayacak

ÇOK YAKINDA AMERİKA'DA FİLM ÇEKEBİLİRİM
- Açıkçası sizin dönem filmi çekmeniz pek beklenmiyordu. Şaşırmadık desem yalan olur!
-Aslında işin doğrusu benim hiçbir angajmanım yok. Dönem filmi de çekerim, Hollywood'da da film çekerim, kamerayı alıp tek bir oyuncuyla da film çekerim. Benim prensiplerim var, kişiliğimi ve sinemayı yaşama ve yapma ahlakım var. Bunlara bir halel gelmediği sürece ben her şeyi çekerim. Mesela üç beş yıl sonra beni Amerika'da, bu Hollywood'da ya da New York'ta da olabilir, bir film çekerken görebilirsiniz. Muhtemelen olacak böyle bir şey. Ama bunların hiçbiri umrumda değil. Benim umrumda olan, bir filmi çekme sebebimin benim aklıma, zekâma, kişiliğime dayalı olması ve ortaya bir mesele koyma imkânı vermesi. Bunun dışındakiler benim için ayrıntıdır. Zaten mesele olarak Kıskanmak, diğer filmlerimden çok farklı bir şey ortaya koymuyor. Hatta belki de diğer filmlerimden güçlü, kıyıcı ve zor bir mesele ortaya koyuyor. Ama ekmeği salata malzemeleriyle yapamazsınız, un ve suyla yaparsınız. Bu bir dönem filmiyse gerekleri vardır.

- Peki dönem filmi çekmenin size getirdiği 'hoşluklar' oldu mu?
- Daha önce dönem filmi çekmemiştim. Gözlemlerim vardı ama tecrübem yoktu. Ama hem çalıştığım ekip sayesinde hem de insanlar sayesinde bir yığın şey öğrendim. Mesela eskiden dönem filmi çekme duygusu kafamda daha belirsizken, şimdi bu arkadaşlar ve öğendiklerim sayesinde daha netleşti. Şimdi rahatlıkla hatta tıpkı diğer filmlerimdeki özgüvenle bir dönem filmi çekebilecek durumdayım. Dolayısıyla bir angajmanımı ve korkumu da yenmiş oldum. Artık böyle bir hikâyeyle karşılaşırsam, bir dönem filmi diye kaygılanmam eskisi gibi. Ama en önemlisi şu oldu: Türkiye'de neredeyse simgeleşmiş dönem filmlerinden farklı, çok kendine özgü, bence daha inandırıcı ve ufuk açıcı bir dönem filmi çektik.

ROMAN UYARLAMASI YAPAN, ÇOK DİKKATLİ OLMALI
- Bir yapımcıyla çalışma fikri nasıl olgunlaştı?
- Yerli Film'le Beşiktaş filmi olan Mehdi'yi çekecektik. Hazırlığına da başlamıştık. Ama senaryoyu yazarken kafam karıştı. O sırada, Optik vardır o vefat etti. Onunla ilgili bir sürü yazı okudum kafam iyice karıştı. O Mehdi senaryosu biraz daha zaman istiyor gibi bir duyguya kapıldım. Ama Yerli Film'le birlikte çalışmayı çok istediğimiz sonucu çıktı. Ben de bu projeyi ortaya attım kabul ettiler. Bunun üzerine ben senaryo üzerine ciddi şekilde çalışmaya başladım. Herhalde 10 defa falan yazdım. Çünkü o yedi-sekiz yıl önce yazdığım senaryo biraz dizi kokuyordu. Şu bakımdan, çok güçlü sahnelerin arka arkaya gelmesinden oluşuyordu. Bu aslında roman uyarlamalarının en büyük handikabıdır.

- Edebiyat uyarlaması yapmak zordur. Daha önce Albert Camus'nün Yabancı kitabını uyarladınız. Sizce nasıl olmalı bir roman uyarlaması?
- Edebiyat uyarlamalarında yönetmenin romanı unutup neredeyse kendi senaryosunu, romanını yazması gerektiğine dair bir fikrim var. Bugüne kadar beğendiğim bir roman uyarlaması olduğunu hatırlamıyorum zaten. Yazgı'da Albert Camus'nün Yabancı'sını uyarlarken de oradaki ana meseleleri alıp tersine çevirmiştim. Roman uyarlamaları yaparken dikkatli olmak gerektiğini düşünüyorum. Roman çok başka bir şeye sesleniyor, sinema başka bir şeye. Sinema gerçek olmayan hiçbir şeyi affeden bir sanat değildir. Gerçek gibiyi yapmak zorundasınız.